Salı, Ağustos 23, 2011

tüdanya hayat hikayesi

Tüdanya Biyografi

Tüdanya, seni sevmeyen ölsün

Seksenli yılların meşhur şarkısı ‘Seni Sevmeyen Ölsün’ü ilk o söylemişti. Kaset iki milyon sattı, şarkı dillere düştü; ancak Tüdanya’nın şöhreti uzun sürmedi.

Tüdanya; 1980’li yıllarda yıldızı parlayan arabesk şarkıcı… İlginç ismine rağmen onu unutanlara, ‘Seni Sevmeyen Ölsün’ şarkısını hatırlatalım. Kaset piyasada dolaşmaya başladığında, kendisini bile hayrete düşüren bir şöhrete kavuşmuştu. Sonraları kırktan fazla arabeskçinin okuduğu şarkının nakaratı en coşkulu taraftar tezahüratlarından biri olmakla kalmadı, günlük dile yerleşti. Hatta ‘seni sevmeyen ölsün’ cümlesi zamanla dönüşüme uğrayıp, şaka yollu bir böbürlenmeyi ifade eder oldu: ‘Beni sevmeyen ölsün, canım.’ Ne var ki, Tüdanya’nın şöhreti, şarkının sözleri kadar uzun ömürlü olmadı.
Medyanın ilgisini yitirmiş ya da bundan özellikle kaçınmış bütün eski ünlüler gibi bir kıyıya çekildi ve nostaljik bir gülümseme eşliğinde hatırlanan isimler arasına karıştı.

Tüdanya’yı çekildiği kıyıda, İzmir’in Karşıyaka’sında bulduk. Üç ay önce açtığı giyim mağazası ‘Fistan’, “Tüdanya’nın Yeri” adıyla ünlenmiş. İçeride neşeli bir kalabalık, kimin müşteri, kimin hayran olduğu belli değil… Ancak Tüdanya’da bir tedirginlik var, köşe bucak kaçtığı gazetecilere hasbelkader yakalanmanın verdiği bir rahatsızlık… Geleceğimizden haberi var aslında; hatta muhtemel sorular için muhtemel cevaplarını hazırlamış, tetikte bekliyor. Küçük bir senaryo bile kurmuş zihninde; epeydir ısrarlı biçimde arayan ‘Dobra Dobra’ programını reddettiği için devreye giren ‘tuzak’ gazeteciler olduğumuzu zannediyor.

BERGAMALI YOKSUL KIZ

Biz, her şeyden habersiz, vapura binmeden önce aldığımız bir demet papatyayla içeri girince, tedirginliğin yerini rahatlama aldı, tutulan nefesler bırakıldı, ‘Oh, Yarabbim çok şükür’ sözleri duyuldu. Kimi, “Bak gördün mü, Allah gönlüne göre verdi.” diyordu, kimi “Ben anlamıştım, sen dergileri karıştırdın.” Şaşırma sırası bizdeydi; ama bereket versin, bu coşkulu karşılamanın, sevinç dalgasının sebebi kısa sürede anlaşıldı. Mesele şundan ibaret; son yıllarda, Kur’an-ı Kerim öğrenen, Risale-i Nur’larla tanışan, sohbet ortamlarında ilahiler söyleyen Tüdanya, daha ilk bakışta, ‘senaryodaki’ gazetecilere uymadığımızı anlıyor, gözleri doluyor, ezberlediği cevapları unutuyor; “Sorun çocuklar, neyi isterseniz sorun.” diyor.

Biz en baştan başlayalım istiyoruz. Bilgi deryası internet bile onun hakkında ketum davranıyorsa, “Müziğe ne zaman başladınız?” sorusu abes kaçmayacaktır. Ekşi Sözlük’teki birkaç nostaljik tanımı hesaba katmazsak, Tüdanya şimdiki nesil için bir sır… O da kabul ediyor bu hâli: “Aslında çok röportaj yapılırdı eskiden; ama bir nesil değişti, beni internette bulamazsınız.”

Bir ‘Kül Kedisi’ masalı dinlemeye hazır olun; ya da Yeşilçam filmlerine ilham vermiş hikâyelerden birini… Tüdanya, Bergamalı yoksul bir ailenin dokuz çocuğundan biri. “Öyle fakirdik ki, ekmek bile özendiğimiz bir şeydi.” diyor. On beş yaşında evleniyor, ilk çocuğu bakımsızlıktan ölüyor, ardından iki çocuğu daha oluyor ve çok geçmeden eşini kaybediyor. Yeniden baba ocağına dönüyor; fakirlik bu kez daha sarsıcı; iki de çocuk var yanında… Çalışmak, para kazanmak lâzım; ama nasıl? Evlere temizliğe gitmeye başlıyor; fakat aklında müzik var. Sesi güzel, kimse onsuz gitmiyor ırgatlığa, pamuk toplarken, tütün kırarken söylediği şarkılarla ekmek kazanabilir mi, bunu düşünüyor.

Geçmiş günlerden söz edilirken, geçişler hızlı oluyor, uykusuz geçen geceler, sancılı bekleyişler unutulmak istendiği için belki, hemen atlanıyor. Tüdanya da, tarlalarda ırgatlık, evlere temizlik yapan genç bir kadınken, İzmir’de Pırlanta Pavyon’a gitmeye nasıl olup da cesaret ettiğini anlatmıyor. Tıpkı filmlerdeki gibi işte, fakir kız, gazino patronunun karşısında, “Beni bir dinler misiniz abi?” diyor. Ayaklarında yarısı yırtılmış naylon terlikler, şarkısını söylüyor ve mutlu son: “Sesin güzel kızım, sende bir ışık görüyorum, kısa sürede yıldız olabilirsin.” Tüdanya’nın şimdi rahmetle andığı patron Cengiz Özşeker, sözünün arkasında duran bir adam. Pavyonundan ‘ünlü fabrikası’ diye söz ediliyor, Kibariye ve Bergen oradan çıkıp tırmanıyorlar şöhret basamaklarını. Ne ki, Tüdanya’nın tek düşüncesi kendisinin ve ailesinin karnını doyuracak parayı kazanmak; yıldızlık üzerine düşünecek mecali bile yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder